30 Eylül 2017 Cumartesi

Neler Oldu Neler?

Artık asma katımız kullanıma açıldı. En büyük haber bu. Turan süper bir el becerisi ve yaratıcılıkla ve hızla korkuluğu yaptı. 2 haftadır televizyonsuzluk iyi gelse de Turan'dan sonra benim de yeni edindiğim kulak çınlaması semptomumla kafamın kaldıramadığı sesizliği  filmle bastırmış oldum. Günlük rutinlerim içinde henüz kendime ayırdığım bir vakit yok. Bio market, ucuz market, geri dönüşüm makineleri. Bez torbamı taşıma alışkanlığım her zaman doğru işlemese de sepetten arabaya arabadan torbaya da kolay aslında. Geri dönüşüm pet şişelerini makineye atmak yeni eğlencem. Geçen gün iki tanesini almadı. Israrcı davrandım ama işe yaramadı. Eve ilk taşındığımızda bırakılan pet şişe ve kasalardan toplam 17 euro kazandık.  İşleyen sisteme ayak uydurmak iyi geliyor. İstanbul'da kendi işlerimi paylaşmaya alışmışım. Çocuklarsız dışarıya çıkmaya da. Kıyafetlerimi her gün değiştirmeye de. Üşendiğimde burada yapmayacağım bir şeyi yapmaya da. Komşunun bahçesinde değil gözüm. Olduğum yerde mutluyum. Burada nedense çoğu şey daha kolay.  



Konuya dönersek, kötü şeyler yaptım. Mesela Ekin'in kakalı bezlerini umumi çöplere taşıdım. Neyse ki buna da Ekin çok hızlı bir çözüm buldu ve tuvaleti kullanmaya başladı. Yoksa " otobüs durakları çöp kutuları " soruşturması başlayabilirdi yakın zamanda. Sonuç, ben eğleniyorum ve bu ufacık katkımın doğru yerlere gittiğini biliyorum. Kağıt atıklar alındı mı? Alındıysa doğru yerlere ulaştı mı? Mavi  kapaklar ne oluyor? Kafam rahat. Bio çöp, topraga. Jelatin, strafor, konserve, yiyecek paketleri sarı torbaya. Karışık olanlar çöp kutusuna. Kağıtlar maalesef şimdilik yakılmaya. Topraktan çıkan düzgün tuğlalar kullanılmak üzere istiflenmeye, demirler satılmaya, tahtalar yakılmaya, kırık kiremitler boşlukları doldurmaya, sağlam kiremitleri verebilirsem  diye biriktirmeye çividir, plastiktir, kırık camdır büyüüüüük çöp torbasına, içkiyi seven milletin sirke kokulu şişeleri de geri dönüşüm kutularına. 

Başkaaaa... 

Ağaçların köklerini ferahlatmak için dolandığım dev böğürtlen dallarından kurtulmak ise ince iş. Kıyafetin takıldıysa sakın çekme tek tek kurtar kendini, saçın takıldıysa yandın, yardım almadan kurtulmak saçından bir tutam bırakmak demek çoğu zaman. En güzeli ufak bir esintiyle dökülen sarı yapraklar. Yavaş yavaş süzülüyorlar. Toprağın rengi değişiyor. Sarıya dönüyor.  Henüz barışamadığım ön bahçedeki beyaz küçüktaşlar yaprakların altına saklanıyorlar. Nedense yağmur kokusu bizdeki gibi değil. Toprak kokusu dersen burdakiyle henüz tanışamadık. Burnum hala bildiğimi arıyor. Kuşlar ise arada cıvıldayan. En uğrak komşumuz fareler. Bir şeker bir şeker. Eline alıp sevesin geliyor. Turan kökünü kazımaktan bahsediyor ben ise beslemeye yakın, hele bugün bir tanesiyle karşılaştıktan sonra... Teknik işleri ben anlamam onlar Turan'da. Koltuk, kanepe zamanla. İkinci el benim için tam anlamıyla fiyasko. Yaşanmışlarla döşemeyi planlarken olduk ikea. Favorim hornbach raflar. Her yer raf. 







Zamanla her şey yerini buluyor. Bir yere alışmak nasılmış hatırladım. Sevdiğim eşyalarımın yerini buluyor olması beni de kendi yerimi bulmama bir adım daha yaklaştırıyor. 


Evden çıktım mı bir "uuufffff" çekiyorum. Yaşadığın yerin dilini bilmemek biraz gıcık. Şu anda da öğrenme aşamasındaki sosyalleşme düzeyinde değilim. Geçmesini beklemem gereken bir döngüm var. Mekanlar değişse de aynı senle gidiyorsun sonuçta. Neye ihtiyacım var çok da bilmiyorum. Belki de hiç bir şeye? Bekleyip, görmece. 

Havalar artık soğudu. Akşamları 5 derece. Bizim kışımız, Tübingen'in sonbaharı. Sobayı yakmakta birazcık zorlanıyoruz ama başardık mı evimiz sıcacık. Yağmur, güneş, rüzgar her türlü hava durumu var. Sonbaharı daha önce bu kadar görerek, hissederek yaşadığımı hatırlamıyorum. Keyif için bir cezvem eksik. 

Bizdeki havadisler bunlar. Daha stabil bir hale geldik sayılır. 

Ama şu kesin, özledim. Orada sevmediğim çok şey olabilir ama sevdiğim de çok şey var. Ne diye sorsanız sayamam belki ama tanışıklığımız çok eski İstanbulla. 
Yakında görüşmek umuduyla.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder