11 Kasım 2017 Cumartesi

Değişim

Kabuklarımdan sıyrılmak sancılı. Kolay olacağını mı düşünmüştüm ya da bana hissettirmeden mi olacaktı. Ruh, beden, zihin üçlüsü bileşmişler ve bekliyorlar mıydı olacakları, değişimleri. Nereden, nasıl, neden geleceği belli olmayan bir hortlağa mı hazırdım. Bir canlı bedenine sokabilmiş miydim? Yoksa tatlı tatlı karşılayabileceğimi mi düşündüm. Hatta kibar bir selamlama ve yapmacık nasihatlarla. Sonra yoluma devam mi edecektim.
 


Ne kadar kalın, ne kadar yapışkan, ne kadar sert? 
Bilemiyorum. 

Bilsem daha mı kolay sıyrılırım yoksa pes mi ederim onu da bilmiyorum. Her ikisi de var içimde sanki. Hangisine, ne zaman ihtiyacım varsa onunlayım. 

Ruhumun değişimine karabasanlar eşlik ediyor. Karanlık içinde özümden şaştım, ışığımı kaybettim. Savuşturup bütün gölgeleri, yoluma bakamıyorum. Kimisi bedenini buluyor. Ruhumu kemiriyor. Önümde sesiyle, cismiyle tam karşımda duruyor. Artık geçmek istiyorum. Bırakmak istiyorum. Yoluma bakmam istiyorum. Hatırlamak, iç huzurumu bulmak istiyorum. Rehberimi bekliyorum. Beklerken de yaşıyorum. Benimle olan neyse onunla yaşıyorum. 




Bugün olmayan bir gün daha umutluyum bir şeyler farklılaşabileceği için. Biraz itekleme, biraz heves. Öyle kendiliğinde olmaz benim için. 

Endişelerim  rüyalarımla oynamaya başladı. Sabaha karşı uyandıran ve dengemi kurabilmek için yine şükürle bitirdiğim,  o nefessiz kaldığım bir kaç dakika. Bazen gırtlağımdaki düğümle uyanmak ve anlam verememek ya da okuduğum bir hikayeye bırakmak göz yaşlarını. Bazı anlamsız bağırışlarımı çocuklarımın yardımıyla fark etmek. Acaba anlıyorlar mıdır beni, zorlandığımı söylediğim zaman. Soyutlukları benim hallerimle mi somutlandırıyorlar. Diyorlar mıdır bu kadının bir sancısı var. Sanki kusmak istedikleri şimdi ağzına gelmeye başladı. Ne hissettiriyorum acaba onlara.   

Çocukların yok bizden başka konuşabildikleri. O yüzden konuşuyorlar motoru soğutmadan. Bazen kendi kendilerine konuşuyorlar. Aynen benim içimden yaptığım gibi. 

Mutluluk, pişmanlık bunlar çok keskin kelimeler benim için.
Çocuklarım için vazgeçemediğim bir "şeyin" içindeyim. 

Onların süreci ise bambaşka. 7 yaşında tekrar birinci sınıfı okuyan Emre endişelendiriyor eğitimcileri. Özgürlüğü yanlış değerlendirdi sanki. Sandı ki kurallar ezilip geçilebilir. Sandı ki biliyor olması her şeyi bitirir. Yeni bir dünya, yeni bir düzen gerektirir. Benim gibi " O " da sınırlarının keşfinde, ben içimde o bütünüyle deneyimleyerek.

3 yaşındaki Ekin ise yeter ki olsun oynayacak biri. Sosyalleşme, keşfetme peşinde. Bazen hikayelerinde geçse de eski evimiz diye, mutlu görünüyor şimdilik. En önemlisi dördümüz birlikteyiz. Bizim olduğumuz her yer dünyamız, her çatı evimiz. Yeter ki kaçırmayalım huzur ve sevgimizi. 



Bugün olmayan bir gün ekilen meyve ağaçlarına su verdim. Birlikte büyümeyi, beslenmeyi, birbirimizle güçlenmeyi, üretmeyi niyet ettim. Suyla birlikte bıraktım toprağa içimdeki hüzünleri. Karışmayı, köklere inmeyi, bütün olmayı  diledim. Mumlarımı yaktım; gökyüzüne baktım. Yarım ayı gördüm; bir tebessüm doğdu içime. Görebildiğim, fark edebildiğim ve keyif alabildiğim için şükrettim bu sefer de. 

Yarın yeni bir gün.