28 Ağustos 2017 Pazartesi

Ben, Biz, Hepimiz


İki çocukla birlikte yeni bir hayat kararı vermek, bütün alışkanlıklarını geride bırakmak içsel olarak zor olsa da şanslıyız ki  teknik anlamda pek çok şey akışında gitti. Tabii içimde bitmek bilmez bir tedirginlik vardı ki hala var, çocuklar nasıl uyum sağlayacak diye.Yaşayacağımız yer, dil, okul, yeni edindiğim gönlümü verdiğim mesleğim derken açılan bu kapıdan geçmeden kapatmak evrenin bana verdiği mesajı göremezlikten gelmek olur diye düşündüm. Turanla birbirimize inandık  ve göç etme yolunda üstümüze düşenleri yerine getirmeye başladık. Hazırlanma süreci içersinde en az kendimi dinledim. Benden başka herkesin kendini iyi hissetmesi daha önemliydi. Ne hissediyordum, ben uyum sağlayabilecek miydim, aşkla yaptığım mesleğim için neler yapabilecektim, öğrendiklerimi nasıl paylaşacaktım. Geride bıraktıklarım değil, çocuklarım değil de yalnız "Ben" ne olacaktım, güvenli alanlarım olmadan nasıl yaşayacaktım bu yeni hayatta. Evet, zaman geleni kucaklama zamanıydı. Soruların yanıtı yoktu yaşamadan ama dilerdim ki bir durmayı ve kendime "Bu şehir artık senin yaşadığın şehir değil. Ablan ve yiğenlerin 15 dakikalık uzaklıkta değil.  Nefret ettiklerimle birlikte hayran olduklarım da gidiyor. Annem, arkadaşlarım, akrabalarım ve tabii daha çok saygı ve sevgi görmeyi hak eden, gönlümü verdiğim kadınlarım." demeyi aklımın ucundan geçirdiysem de oradan hemen uzaklaştım.


Ozan'ım neredesin
 Her yakarışımın bir tesellisi vardı elbet. "Alışırısın, çok güzel olacak, çocuklarını düşün, yapamazsan dönersin, ...."  Biliyorum bunların hepsini biliyorum. değişimlerin ne demek olduğunu biliyorum. Rutinim bozulduğu için bedenimin, zihnimin, ruhumun alt üst olduğunu biliyorum. Mutlu olmak benim seçimim olacak biliyorum. Ama unuttuğum "Ben" bir kez bile ağlamadım; belki ablamdan ayrılırken yalnızca. Kaşlarımı yukarı kaldırdım, sesim titredi hafif konuştum ama o göz yaşlarımı bir türlü dökmedim. Çünkü teselli edilmek istemedim. Kucaklanmak, dokunulmak, belki yalnızca durmaktı istediğim ama onu da aramadım. Yalnız kalacak olan bendim bir türlü bunu unutamadım.

Haftalarca gittik gidecez derken biletleri alınmış bulundu. O zaman daha da dank etti. Evi hemen boşaltmıyorduk ama neler gidiyor, neler kalıyor, kalanları kim alıyor derken her sey paylaşılmış oldu. Vedaları sevmem ama kutlamalara bayılırım. Uçağımızdan önceki gün çanta toplamayı dönüştürdük bir partiye. Kuzen, arkadas, çocukların arkadasları derken toplandık bizim evde. Salondaki masaya hazırlandı eskici pazarı. Niyetim götüremediklerim sevdiklerimin evlerinde alsın yerlerini. El birliğiyle valizler toplandı erkenden, keyifler yapıldı. Herkese sıkı sıkı sarılındı. Toplam 6 valiz, cocuklarda birer çanta, bizlerde ikişer canta çıktık sabah yola. Ben istemedim yolcu edilelim. Biliyordum ki o tuttuğum göz yaşları ablamla annemle olacak birer şelale. Turan'ın ailesinden gelenler oldu. Yolculuğumuzun başlangıcı sayelerinde kolay oldu. Yine boğazımda bir düğümlenme, gözlerim dolu dolu, sesim titrek ama bırakmadım kendimi.


Sena şarkı söylemeden olmaz tabii :)

Almanya'nın Tübingen şehrine taşındık. Uzun zamandır düşünülen, hayalleri kurulan, uygun ortamın yaratılması beklenen bir plan değildi aslında. Turan bir gün geldi ve gidebilmemiz için her koşulun varolduğu haberini getirdi. Şimdi neredeyse 3 haftadır burdayız. Arkadaşlarımızda kalıyoruz. Kalacağımız yer belli. Evimizin bizi ağırlaması için biraz yardıma ihtiyacı var. Biz de destek oluyoruz. Taşınmamıza baya bir zamadır az var ama işler her zaman planlandığı gibi gitmeyebiliyor. Biz rahatız ve huzurluyuz. Yanımızda getirmediklerimizden dolayı hafifiz. Hayal kuruyoruz elbet, artık çok yakınız ama zamanını biz koymuyoruz. Olabileceğin en iyisini yapıyoruz onu biliyoruz; bu da bize yetiyor.
Özlüyorum tabii. En çok da çocukları. Koklamaya, oynamaya doyamadığım bebekleri.
Bir yandan da inanıyorum ki bizim bu adımımız herkese olacak bir kapı. Gezip keşfetmelerine, bizimle zaman paylaşmalarına, kim bilir belki de günün birinde buraya gelmelerine.

18 Ağustos 2017 Cuma

Yolculuğum Nereye

Dünya'da başka bir yere.

Bazı anlar vardır; karşına öyle bir kapı çıkar ki ardında ne olduğunu daha önce hiç yaşamadığın için bilemezsin. Hayal kurmak istersin ama korkarsın ya fazlası olursa, ya hayal kırıklığına uğrarsam diye; olduğun yerde çakılıp kalmak istersin. Tek bildiğin nelerden vazgeçtiğindir. Karşındaki ise ışıktır; sana kucak açan ve der ki sana "cesur ol, cesaret hep mukafatlandırılır."


İlk Emre'ye hamile kaldığımda karşılaşmıştım. Hayatım artık eskisi gibi olmayacaktı. Daha kötü olamazdı, bir yaşam kaynağım olacaktı. Orada bir bilinmezlik vardı ama içi sevgi ve mutluluk dolu. O zaman ömrün bir hayat yaşamak için çok uzun olduğuna karar verdim ve minik bir canla  2. perde başladı.




Kadın olmak, eş olmak, anne olmak, aile olmak bunlar ne demekti ya unuttum ya da hiç bilmedim. Olanı yaşamak, yaşadığımı kabul etmek ve kendi bildiğimin en iyisini yaparken kendime göre daha fazla ne öğrenebilirim onu bulmaktı ömrümdeki yeni hayatı sürdürürken ki niyetim.


Çok güzel şeyler oldu, kötü şeyler de, üzüldüm, durmadan ağladım da, kimi zaman kendimden nefret ettim kimi zaman herkesten, şüphe duydum, kendimi kaybettim, zihnimi, kalbimi, ruhumu dinleyip keşfetmek istedim. Ne oldu, ne oluyor, neredeyim hep bir kayboldum.

Şimdi bizim için yeni bir başlangıç. Hep bahsettiğim, hep aradığım, hep hayalini kurduğum bir hayat daha bu koca ömürde.

Aradığım toprak memleketimde değil ama Dünya'mda, insanım dilimden değil ama kalbimden, zihnim karmaşık ama dinginliğim içimde, hayaller gerçek ama hayalime inancım ayakta tutulan.... yol alıyoruz benim için bilinmeze doğru.

Ben an'ımdayım. Ne gelecekteyim; ne de dünümün yasını tutuyorum. Yalnızca kucak açıyorum.


Gelene uyumlanabilmek için, keyfini çıkarabilmek için dua ediyorum.