18 Ekim 2017 Çarşamba

O zaman...

Bugünlerde sınandığım çok şey var. Bazı ilişki şekilleri var ki ruhumu çökerten, çıkış bulamadığım; onun pençesindeyim. Beni çok önceye sürükleyip gömdüklerimi hortlatan.

Güven ve yalnızlık başlıklarım. Kurduğum her dialog, her ilişki bu başlıklarla seyrettiğim bir an. Yalnız olduğum ise unuttuğumda kendime hatırlatmayı unutmadığım. Bu hal de uyku kaçırtan. Yanlık olarak, korunup kollanmak, sarmalanmak, gücünün yetmediğinde destek alabilmek geliyor ki bunlar da İstanbul'da mı kalan. Havada kalmış olan aidiyet duygum tamamen iplerini koparmış bir şekilde savruluyor; İstanbul'daki evimizin kapatılmasıyla birlikte. Ruhum askıda sanki. Şaşkın şaşkın seyrediyor. Kafamın içi o kadar çok konuşuyor ki bırakabilmek için koyun sayar gibi  şükredip duruyorum.

Fiziki değişikliğin yanında bunlar da yüzleşeceklerimdi; yalnız kalmayı severim sanırdım bunca zaman. Ama duygularımın, hassasiyetimin beden bulacağını hiç düşünmemiştim burada yaşamayı planlarken. 




 Ruhum dökülüyor mutfak penceremin gördüğü "Ağaç'ın" yaprakları gibi. O yüzden mi ormanın içinde yaşarken daha çok ağaç arıyorum dibimde. Kollayan, göğe kadar uzanan, kolları uzun ve sık, hemencecik yanı başımda olan. Bir de zaman bulabilsem ruhumun söylediklerini dinlemeye. Ancak yazarken çıkıyor duygularım toprak üstüne. Sarı yapraklar kuruyor, koyulaşıyor, savrulup gidiyor. Sanki ben sonbahar, sonbahar da ben. Zihnim, ruhum bu haldeyken beden bambaşka çalışıyor; bir bütünün parçası değilmişcesine. Taşıyor, kazıyor, topluyor, gidiyor, geliyor, odaya kapanmış  bekliyor; geceleri yakalanırsa eğer bir fare diye. Şimdi kulaklar takırtıda, viklemede. Elim kolum bağlı bir şükür de kedimize. Bir yandan da buruk kalbim fareler keşke kalsalardı dışarıda diye. Kedi fare ilişkisi bu olsa da bir can yine de. 


Bazı şeyler var ki ben tekrarlamaktan sıkıldım; eminim ki siz de duymaktan. Bir hikayeler var ki yüzyüze düştüğümüzde gülmekten  zıplatan. Bir açlık var ki tanıdık bir sesi, kokuyu, tadı, dokunuşu, yakaladığında bağımlılık yaratacak olan. Eş'im uzakta da olsa bu yoğunlukta, annem var yanımda. Daha güzel ne olabilir ki bu kadar şeyin içinde acaba.