Bütün bu süreç içersinde Turanla sınırlardayız. Bazen birbirimize giriyoruz ardından sakinleşiyoruz bazen de o noktaya gelmemek için ikimiz de susuyoruz; demek istediklerimizi içimizden sayıp, göz kotağından öte yüzyüze bile gelmiyoruz. Bazen çocuklar bizi susturuyor. Birbirimizden başka takabileceğimiz kimse yok. Dengelenmemiz ve dengelememiz gerekiyor. Her zaman yapmak kolay olmuyor. Ama şu dönem bence fena değiliz. Hızlı, pratik, ve programlı olmamız gerekiyor. Mutfak, banyo, bit pazarları, eskiciler bu işin keyifli zamanları. Ama bunların bir araya getirilip çalışır hale gelmesi zaman ve bu zamanı kestiremiyor olmak artık beni rahatsız ediyor. Sanki "puuufff" bir anda bir şey oldu ve o sakin, kabul eder ben ortadan kayboldu. Dün gece hiç uyuyamadım. Dişim, kulağım ve bacağım ağrıyor. Dışarıda yağmur yağıyor ve hava soğuk. Araba tamirde. Kendimi eski halime çekmeli miyim yoksa artık panik olup her şeyin daha hızlı olabilmesi için bir şeyler yapmalı mıyım ya da ben bir şey yapabilir miyim ki? Tabii ikinci seçenek içinde stres barındırıyor. Bir anda yoruluverdim resmen. Acaba şimdi mi ağlamaya başlamalıyım. Göz yaşlarımı bunun için mi saklamıştım.

Almanca bilmiyorken musluk, kuvet, evye ve bağlantılarını almak ne de zor. Sonunda yardım edecek birini bulduk. Yanlış ve eksik alınmış ne de çok şey var. Saatlerimiz akıp gidiyor. Çocuklar yanımızda ne ile oynayacağını şaşırmış vaziyette. Ağlamalar, bağırışlar da yanında. Alınanları römorka yükle. Römorktan eve taşı. Banyodaki fayansları taşı. Aldığımız dolapları monte et. Akşam oldu 22:30. Çocuklara bowling ve pizza sözümüz var. İçimizden umarız kapanmıştır diyoruz ama tam tersi asıl olay geceleriymiş. Yorgun, pis atıyoruz kendimizi koltuklara. Bir el bowling yanında pizza. Nasıl eve geldik, nasıl yatağa yattık bilmiyorum. Bakalım yarın nasıl bir gün olacak.
Sobaaaa, sobaaaaa ev buz gibi. Uyku tulumları, örtüler var tamam da acil soba :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder