30 Nisan 2014 Çarşamba

Annelik Yolculuğumun Başlangıcı


Emre'ye hamile kaldığımı öğrendiğimde bebek için kesinlikle hazır değildik. Bambaşka bir bekar hayatım vardı; eğlenceli, gezmeli, çalışmalı. Bencilce görünebilir ama kendi mutluluğum olmadan başkasına mutlu bir hayat verebileceğime inanmıyordum. Doktor ne yapacağımıza karar vermemiz için zaman verdi. Kocam adına konuşmak istemem ama ben hayatımındaki bu büyük değişiklikten korkuyordum. Pek uzun ilişkilerin insanı olmayan ben, evlenecek, ev kuracak, çocuk sahibi olacak, çalışmayı bırakacaktım. Her zaman çocuk sevmişimdir. Ne yapacağımı düşünerek bir yere varamayacağımı anladım. Sevdiğim bir adam vardı. Aile olabilirdik. Aşktan doğmuş bebeğimiz karnımdaydı. Hayatımızda yollar, seçimler olur ya işte benim en muhim seçimim Emre'ydi. Bildiğim tek şey hiç bir zaman pişman olmayacağımdı. Korktuğum tek şeyse nasıl gezeceğimdi. Komik ama çocukluğumdan beri hep hayalim yeni yerler görmekti. Yıllarca, değer verdiğim eşyam olmasını istemedim istediğim zaman gidebilmek için. Mesleğimi ona göre seçmeye çalıştım. Otostopla gezdim. Parkta yattım. Kumsalda yattım. Kamyonun arkasında uyudum. Burnumun dibi olsun yeni bir yer olsundu. Gezmek için iş almadım. Kazandığımı gezmeye harcadım. Doğada oldum mu kendimden geçtim inancımı, yüreğimi, geldiğim yeri buldum. Emre'den sonra da öğrendim ki gezmeyi engelleyen bebek ya da çocuk olamaz, insanın kendisinden başka; "onlar" gezmeye sebep olur ancak. Şimdi bana derler karı koca gidin bir kafa dinleyin diye. Benim görüp de oğlumun göremediği bir güzelliği ben nasıl anlarım. Oğlum mu ne anlar?  Benden çok anlar güzellikleri. Daha çok fark eder bizim puslanmış zihinlerimizden, kalplerimizden. Seninle anlar coşkuyu, sevgiyi, güzelliği. 

O yüzden ayırmayız Emre'yi yanımızdan. Ona alan tanırız, rahat bırakırız. Öyle olunca biz  de rahat ederiz. Düştü mü, yere düşürdüğünü yedi mi, pis mi temiz mi pek bakmayız öyle şeylere. Minnacıktı emekleyerek havuzun kenarına gider suyla oynardı. Buna seyirci olmamız herkesi çıldırtırdı. Hep inandık ki farkları yaşadıkça öğreniyor ve her canlının yegane amacı yaşamına devam etmekti. Tehlikeler olmadı mı oldu tabii. Hepsinden kurtardık sağsalim. Temkinli olmak engel olmak olmamalıydı. Elbet günlük hayatımızın rutinleri vardır. Doğada, tatilde olduk mu da sınırımız yoktur özgürlükte. Şimdi 2. geliyor. Emre'ye hamileliğim de daha az kitap okumuştum. İç güdülerim deyip duruyordum. Şimdi iç güdülerimin körelmiş olduğunun farkındayım. Ben de ilkel kabilelerin kaybetmediği bağları, günümüz şehir hayatına adapte etmeye çalışıyorum.  Tabii ki de zorlanıyorum. 
İnsan ne zaman mı değişir, çocuğu için değişir. Daha sabırlı olmayı öğreniyorum. Daha iyi beslenmeyi, korkularımın, fobilerimin üstüne gidiyorum. Oğlum eğer aynı şeylere sahip olacaksa bile benim yüzümden değil kendi deneyimlerinden olsun istiyorum. 

Sonuçta dünyaya değer veren ve koruyan, dürüst, adil, eşitlikçi, sevgi dolu bir birey yetiştirmek değil mi hepimizin amacı? Eminim ki Emre de kardeşiyle birlikte sevginin paylaşıldığını değil ancak sevginin çoğaldığını anlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder