Doğumla ilgili bütün bu düşündüklerimi İstanbul Doğum Akademisi'nden Hakan Çoker ve ekibiyle deneyimleyebileceğimi öğrendim. Neler mi istiyorum. Epiduralsiz bir doğum. Doğum zamanı komplikasyon yaşamadığım sürece uygulanan diğer prosedürlerden uzak bir doğum. Bana danışılmadan en hasas organıma dokunulmaması. Yapılması zorunlu sanılanların tartışıldığı, güvendiğim bir doktor ve ekibi, istediğim pozisyonda, kocamla birlikte, loş bir ortamda, kordonun hemen kesilmediği, bebeğimin kucağıma verildiği, yıkanmadığı, yapılacak kontrollerinde benimle birlikte gerçekleşdiği, doğar doğmaz yapılacak olan Hepatit B aşısının ötelendiği, birbirimizden hiç ayrılmadığımız bir süreç istediğim. Hatta mümkünse evde doğurabilmek (annem sakın duymasın) Şimdi bunların olma şansı var. Atalarımızdan bize çok öncelerden kodlanmış olan bu doğal süreci 21. yüzyılda okuyarak, çalışarak, düşünerek tekrar canlandırmak zorunda olduğumuz için bedensel, ruhsal ve zihinsel olarak çalışmaya başladım. Ne şanslıyım ki bu fırsata sahip olduğum kadar farkındayım da.
Yıllar evvel ilk defa gittiğim Londra'da History Museum'da bir babanın çocuğuna, hatırlamadığım bir ressamın resmi önünde oturup yorumlayışı ve soruları beni çok etkilemişti. O zaman anladım ki görmek, bakmak, baktığını yorumlayabilmek, etkilenmek, büyülenmek ve hissedebilmek, keyif almak ne kadar önemliydi. Anneme ve ablama hemen mesaj atmıştım bana bu bakış açısını kazandırdıkları için. Hayatımdaki en büyüleyici ,az yaşanan, belki sonuncu olacak olan hayat verme mucizesini coşkuyla, ön yargısız, korkmadan karşılamak istemem çok mu absürd?
Not: Düşüncülerim ve isteklerim bana aittir. Bir öneri ya da tavsiye değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder